ABD’nin Soğuk Savaş sonrası kurduğu hegemonya azalırken uzun
zamandır dünya siyasetinin gündeminde ‘üç kutuplu’ yeni düzen
konuşuluyor. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’den gelen, “Artık
en az üç süper gücün (ABD, Çin ve Rusya) bulunduğu çok kutuplu bir
uluslararası ortamda bulunuyoruz” açıklaması itiraf niteliğinde
değerlendiriliyor.
ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, geçtiğimiz günlerde Ulusal
Savunma Üniversitesi mezunlarıyla bir araya geldi. Milley, toplantıda,
dünyada artık Batı’nın iddialarının aksine bir değil üç süper güç
olduğunu belirtti.
Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle ABD’nin uzun bir süre tek süper güç
olduğunu vurgulayan Milley; önce Rusya’nın, sonra da Çin’in
geldiğini söyledi. Üç kutuplu dünyanın durumu daha da karmaşık
hale getireceği iddiasında bulunan Milley; ‘10 ila 15 yıl içinde çok
ciddi zorluk ve krizlerle karşı karşıya kalınabilir’ dedi.
ABD ORTA DOĞU’DAN ELİNİ ÇEKİYOR MU?
ABD’nin 7 Ekim 2001’de başlayan Afganistan’daki varlığı, 20 yılın
ardından 31 Ağustos 2021’de ABD askerlerinin Afganistan’dan
çekilmesi ile son bulmuştu.
Beyaz Saray, ABD’nin Afganistan’dan çekilme süreci ile ilgili önemli
karar ve zorlukları rapor eden bir belge yayınlamıştı. Belgede;
ABD’nin küresel gücünü kaybettiği iddiaları yalanlanmıştı.
Belgenin bir bölümünde şu ifadelere yer verilmişti; “Başkan (Joe
Biden) Afganistan’dan ayrılma kararı aldığında, bazıları bunun
ittifaklarımızı zayıflatabileceğinden veya ABD’yi küresel sahnede
dezavantajlı duruma düşürebileceğinden endişelendi. Bunun tersi
oldu. Çok sayıda kamuoyu araştırmasının da kanıtladığı gibi,
dünyadaki konumumuz önemli ölçüde daha yüksek. İttifaklarımız her
zamankinden daha güçlü. Finlandiya NATO’ya kabul edildi ve İsveç
de yakında kabul edilecek. Mevcut ortaklıklarımızı güçlendiriyor ve
dünyanın dört bir yanındaki ülkelerle yeni ortaklıklar kuruyoruz.
Küresel sahnede Amerika başı çekiyor.”
ABD ve Joe Biden cephesinden ‘Orta Doğu’dan çekilmiyoruz’ temalı
mesajlar gelmeye devam ediyor. Buna karşın ABD ordusunun
bölgedeki aktif varlığı, askerlerin Afganistan ve Irak’tan
çekilmesinden sonra azaldı.
ABD, uzun yıllardır ‘DEAŞ ile mücadele’ gerekçesiyle Suriye’deki
askeri varlığını tutmaya devam ediyor. Ancak ABD’nin Suriye’deki
varlığı, Washington’ın terör örgütü PKK/PYD’ye yönelik desteği
nedeniyle Türkiye tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.
BÜYÜYEN GÜÇ: ÇİN VE YENİ SİYASİ
ROLLERİ
ABD, büyük Orta Doğu bölgesinde savaşlara dahil olurken askeri ve
maddi güç harcamaları yapıyordu. Çin ve Rusya ise ABD’nin yaşadığı
güç zehirlenmesinden istifade ederek büyük atılımlar gerçekleştirdi.
Çin’in dünya ekonomisinden aldığı pay her geçen gün büyüyor.
Pekin, siyasi arenada da yeni roller üstleniyor.
2016 yılının başında Suudi Arabistan’ın Şii din alimi Ayetullah Şeyh
Nimr Bakır el-Nimr’i idam etmesi sonucu Suudi Arabistan’ın Tahran
Büyükelçiliği ateşe verilmişti. Bu olay üzerine iki ülke arasındaki
diplomatik ilişkiler gerilmişti. Geçtiğimiz sene Çin Devlet Başkanı Xi
Jinping; Körfez turuna çıkmış, Arap ülkeleriyle yeni bir döneme
gireceğinin sinyalini vermişti.
Xi, ziyareti sırasında Arap ülkeleriyle 29 Milyar dolar değerinde tam
20 farklı anlaşma imzalamıştı. İlk kez Çin-Arap zirvesi düzenlenmiş,
Körfez ülkeleriyle yapılacak petrol ve gaz ticaretinde Yuan para
biriminin kullanılması duyurulmuştu.
Petrol konusunda dışarıya bağımlı olan Çin, hem Suudi Arabistan
hem de İran petrollerinin en büyük alıcısı olan ülkelerde üst sırada
yer alıyor.
Çin’in başkenti Pekin’de mart ayında basından gizli gerçekleşen
müzakereler ise bugünlerde sonuç verdi. İran ve Suudi Arabistan, 7
yıllık aradan sonra ilişkilerini yeniden kurma kararı aldı. Normalleşme
sürecinde Çin’in rolü ise tüm dünya tarafından dikkat çekmeyi
başardı.
Oyun dışı kalan Beyaz Saray’dan konuya ilişkin açıklama gecikmedi.
Çin’in faaliyetlerini gözlemlediklerini söyleyen ABD Dışişleri Bakanlığı
Sözcüsü John Kirby, “Orta Doğu’da, Afrika’da veya Latin Amerika’da
Çin etkisine karşı at gözlüğü takmış değiliz. Kendi bencil çıkarları
doğrultusunda dünyanın başka yerlerinde nüfuz ve dayanak
kazanmaya çalışan Çin’i kesinlikle izlemeye devam ediyoruz”
açıklamasını yaptı.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden emekli
diplomat Jeffrey Feltman da Çin’in ara buluculuk rolüne ilişkin demeç
verdi. Feltman; “Bu durum, Biden yönetimine bir tokat olarak kabul
görecek. Çin’in bölgede nüfuzunu ne denli yükselttiğinin kanıtı olarak
yorumlanacak” ifadelerini kullandı.
Eski Başkan Barack Obama döneminde ABD’nin Doğu Asya’daki en
üst düzey diplomatı olan Daniel Russel, Çin’in anlaşmaya ara
buluculuk yapmasının Washington için “önemli sonuçlar”
doğurabileceğini belirtti.
QİN GANG İLE BLİNKEN GÖRÜŞTÜ
Çin’e ait yüksek irtifalı bir istihbarat balonu ABD üzerinde uçuş
yapmış, casus balon iki ülke arasında diplomatik krize sebep
olmuştu. Yaşanan kriz nedeniyle gerçekleşemeyen Qin Gang-Blinken
görüşmesi ertelenmişti.
İki Bakan bugün telefon konuşması gerçekleştirdi. Gang, görüşmede,
Çin-ABD ilişkilerindeki temel sorunlar konusundaki tutumunu
tekrarladı. Gang, ABD’nin “Çin’in iç işlerine karışmayı bırakması,
rekabet adına egemen güvenliğine ve kalkınma çıkarlarına zarar
vermeye son vermesi gerektiğini” belirtti.
ÇİN-RUSYA İŞ BİRLİĞİNDE DOĞU BLOĞU
Çin’in ekonomik büyümesindeki temel sebebi oluşturan dış ticarette
toplam payın yarısını Batılı ülkeler oluşturuyor. Buna karşın; Rusya’nın
ABD ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin bozulması ile Çin-Rusya
alışverişleri sayesinde iki ülke yakınlaşıyor.
Rusya’nın Ukrayna savaşı, Çin’in ise Tayvan krizi; Batı karşısında iki
ülkenin ortak paydalarda buluşmasına sebebiyet veriyor.
TRT Haber’de yer alan bilgiye göre; iki ülke arasındaki ticaret hacmi
2021’de 148 milyar dolar iken, 2022’de 190 milyar dolar ile rekor
seviyeye ulaştı. Stratejik iş birliği vizyon belgesi ve 30’a yakın
anlaşma imzalayan Pekin-Moskova arasında sıcak temasın devam
edeceği öngörülüyor.
Ekonomik çıkarları olmasına karşın Pekin yönetimi, Ukrayna savaşı
konusunda ‘barışçı’ çözümden yana olduğunu belirtmişti. Çin,
ABD’nin büyük bir ülke olarak krize siyasi çözüm bulmak yerine
“yangına körükle gitmek”le ve “durumdan kar sağlamaya çalışmak”la
suçlamıştı.
Ukrayna savaşının olası sonuçlarından bağımsız bir şekilde, Çin’in
hammadde ve petrol ihtiyacı başta olmak üzere Rusya ile ekonomik
iş birliğini giderek artırması bekleniyor. Bu durum ABD’nin ve Batılı
ülkelerin rahatsızlığına sebep oluyor.
ABD’li yetkililerden gelen açıklamalar, ‘Güçlü Doğu Bloğu’ gerçeğini
de açığa çıkarıyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde dünya ekonomisi
üzerinde Çin’in payının artması bekleniyor. İlerleyen dönemde askeri
ve siyasi arenada daha fazla söz sahibi olan Çin-Rusya ortaklığının,
ABD ve Batı hegemonyasına büyük bir darbe yapacağı öngörülüyor.