Avustralya’daİslam’ın Aydınlık Geleceği

Röportaj:
Dr. Öğr. Üyesi Fehmi ÇİÇEK
Karabük Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Röportajı Yapan:
Zahid Ergin AKGÜN

Hocam kısaca kendinizden bahseder misiniz? Avusturalya’ya gidiş hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz?
Esselamü aleyküm. Hasan oğlu Fehm i Çiçek, aslen Sivas’lıyım. Ailem ben yaşındayken İstanbul ‘a göç etmiş. İlkokul, ortaokul, liseyi İstanbul’da bitirdim. İmam hatip mezunu değilim, lise mezunuyum. Ama birinci tercihim, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ‘ni 1989 yılında kazandım. 1995 yılında bitirdim. 1996 ‘nın sonunda Pakistan ‘a gittim. Uluslararası İslam Üniversitesi ‘nde master yaptım. 2001’de Türkiye ‘ye döndüm. 2001 ‘le 2004 yılları arasında İstanbul’da “Darül Hadis” diye bir dergi çıkardım.

Ölüleri Dirilten Yağmur adlı ilk Türkçe kitabımı yazdım. Bu arada özel bir radyoda Nübüvet Pınarı adı altında bir hadis programı yapıp sundum. 2004 yılının sonunda da Kader beni Dünyanın öbür ucu dediğimiz Avustralya ‘ya gönderdi.

Avustralya ‘nın Melbourne şehrinde Türk iş adamlarının satın aldığı bir uluslararası kolej var. Büyük bir kolej. Ben oradayken 1500 öğrencisi, 122 öğretmeni vardı. Bu kolejin yöneticileri İstanbul ‘a gelmişler. Beni tanıyan birileriyle tevafuken görüşmüşler. İngilizce ve Arapça bilen bir hocaya ihtiyaçları olduğunu söyleyince, onlar da beni tavsiye etmişler. Böylece aklımın ucundan hiç geçmemesine rağmen, yani dünyanın ta öbür ucunda hakikaten, hayalin bile ulaşamazdı derler ya, yani hiç oraları düşünmezken, ama kaderin takdiri oraya 2004 yılının sonunda gittim.

İlim kolejinde yıllarca İslamic Study öğretmeni, Kur ‘an öğretmeni, yani din dersi öğretmeni diyebilirsiniz. Uzun yıllar hem okulda görev yaptım. Hem Community Center’larda ve hem de Meadow Heights Camisinde hutbeler, vaazlar, cami dersleriyle dolu dolu bir dokuz sene geçirdim.

Avustralya ‘nın sosyal bilimlerde en kuvvetli üniversitelerinden bir tanesi, La Trobe Üniversitesi ‘nde uluslararası ile ilişkiler okudum. İlk İngilizce kitabımı yazdım, Life Under the Divine Light (İlahi Işık Altında Hayat). Sonra Abrar Foundation diye bir vakıf kurdum. O vakfın şemsiyesi altında uluslararası, insan yardım yılında da İstanbul ‘a ailece dönüş yaptım.

2016 yılında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde doktora başladım. 2020 yılında bitirdim. 2023 yılında da yine hiç aklımın ucunda bile yokken, bir de baktım ki Karabük’te İslam Üniversitesi ‘nde hadis ana bilim dalında öğretim üyesi faaliyetlerinde bulundum. Afrika, Ortadoğu ve Hint Yarımadasının kuzeyi olmak üzere. 2013
olmuşum.

İslam Avustralya’ya hangi yola gelmiştir? Bir büyüğümüzün ifadesiyle Onuncu Köy Avustralya’daki İslam’ın izlerinden bahseder misiniz ?

Aslında Avustralya’da İslam ve Müslümanların tarihi çok derin değil. Çünkü Avustralya ‘nın tarihi derin değil. Avustralya 130 -150 yıllık bir ülke. Ama 1930’larda ilk göç olarak Afgan göçü olmuş.
Afganlar Avustralya ‘ya gelmişler. Tabii Avustralya bildiğiniz gibi İngiltere ‘nin bir eyaleti, İngiltere ‘nin atadığı genel bir Vali tarafından yönetiliyor. Kuruluşu da çok enteresan ve ilginç.
Yani 18. Asır’da, 19. Asrı’ın ilk başlarında İngiltere’de hapishaneler çok dolmuş taşmış. Suçlar, adi suçlar çok yaygın olmuş ve katiller, haydutlar hapishanelere o kadar çok atılmış ki yer yok. Yer olmayınca İngiltere kralı, Kaptan Cook diye birisini çağırıyor.

Ona görev veriyor, diyor ki bu hapishanedeki suçluları al, en uzak nereye götürüyorsan götür. O da bunları gemilere dolduruyor ve Avustralya ‘ya getiriyor. Ama Avusralya’ya ilk geldiklerinde oranın yerli halkı Aborcinlere ne zulümler yapmış bu beyaz adam.

Ne haksızlıklar ne zulümler öldürmeler ailesinden kaçırmalar. Çocukları alıp Hristiyan okullarında zorla baskıyla Hristiyan yapmalar. Kırbaç zoruyla insanları kendilerine itaat ettirmeler. Yani akla hayale gelmeyecek haksızlıklar zulümler yapmışlar.

Şimdi kendileri de itiraf ettiler. Ben oradayken başbakan aborcinlerden özür diliyoruz dedi. Ve bu da dünya haberlerinde gündem oldu. Herkes bunu alkışladı başbakanımız aborcinlerden özür diledi diye.
Ben de dedim ki tamam güzel bir şey yani kötü bir şey demiyoruz. En azından hatalarını anlamışlar özür dilemişler. Fakat o kadar haksızlıklar yaptıktan sonra o kadar zulümler yaptıktan sonra o kadar katliamlar yaptıktan sonra sadece bir özür dilemek yeterli mi?

O aktılan kanları geri mi getirdi bir özür dilemek? Bu kadar mı yani? Yani çok ilginç o kadar büyük katliam yapacaksınız, öldüreceksiniz. Ondan sonra just we Apologize. Yani sadece bir özür diliyoruz demekle ve yani çok insancıl çok güzel çok ilerici, çok medeni olacaksınız öyle mi?

Enteresan ve ilginç. İslam tarihi dediğimiz gibi 1930’lar Afganların göç etmesi, daha sonra diğer Müslüman ülkelerden göç almışlar. Böylelikle 60-70 tane diğer Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere Çin’den, Endonezya’dan, Pakistan’dan, Lübnan’dan, Orta Doğu’dan, Araplardan, Türklerden, Osmanlılardan oluşmak üzere 60-70 değişik ülkeden göç alan bir ülke. Türkler de 1970’li yıllarda Anadolu’nun şehirlerinden, Çorum’dan, Konya’dan, Samsun’dan insanlar hiç dil bilmiyorlar, İngilizce bilmiyorlar. Çalışmaya gidiyorlar, orada ilk olarak Ford fabrikasında çalışıyorlar. Tabii onlar anlatıyorlar ne kadar zorluklar çekmişler dil bilmediklerinden dolayı, sırf ekonomik olarak biraz para kazanıp geriye döneriz diye gelmişler ama çok da uzak olduğu için orada geriye dönemeden maalesef yıllarca, senelerce Avustralya’da kalmışlar.

Kıtada Türkiye algısı nasıldır?

Türkler, Avustralya ‘ya, 1970 ‘li yıllarda, 65 ‘lerin sonlarında, 70 ‘li yıllarda ilk göç başlamış ve orada fabrikalarda işçi olarak çalışmışlar. Sonra tabii yıllar geçtikçe orada dil öğrenince daha çok da tabii bu ilk neslinin çocukları, oranın ilkokulları, ortaokul, lise, üniversitelerini okuyunca, yani oranın kültürüne ve hayatına entegre olunca, kendi işlerini kurmaya başlamışlar.

Önce işte kebab dükkanları açmışlar. Hala daha da var Türk kebabı, yani döner ve diğer kebab türleri Avustralya’da çok yaygın ve meşhur. İyi de para kazanıyorlar. Yani öyle bir de güzel yaparlarsa, rağmet ediyorlar.

Türk döneri lezzetli, yapanlar da böyle. Bol bol çok etli koyuyor. Ekmeğe bol koyuyor. Efendim yanında içecekleri yani fazla fazla böyle yedirerek hem Avustralyalılarının kendisi, hem Araplar, hem diğer ülkelerden gelen göçmenlerin nezdinde döner kebabı meşhur ve iyi de para kazanıyorlar.
Böyle böyle değişik fabrikalar, iş yerlerini kendileri açıyorlar. Hatta öyle bir noktaya geliyor ki Bir tane Türk, orada bir Crazy John diye orada çok meşhur oldu. Bir Türk telefon şirketi açıyor.

O telefon şirketi büyüyor, büyüyor ve Australya ‘nın en zenginlerinden oluyor. Babası da bizim camiye gelirdi. Babasıyla konuşurduk, efendim sohbet ederdik. Bu Crazy John bir Yunan kadınıyla evlenmiş.
Benim karibime gitmişti. Yani niye bir Türk kızı bulmadı da Yunan bir kadınla evlendi diye. Babasına soruyordum gelenin nasıl? ”Gelinin memnun musun? Çok memnunum.” diyordu. Bizi sabah namazlarına kaldırıyor falan diyordu.

Ben de sevinmiştim ama içimde yine de bir… Yani garip… Bir his vardı. Ben oradayken… 2009 yılında aniden bu Crazy John öldü. Ölünce… Servetinin büyük çoğunluğu bu kadına kaldı. Anne babasına yani hemen hemen hiçbir şey bırakılmadı. Sonra bu kadın bir başka Yunanlı erkekle evlenmiş. Bu da tabii ki bizim için büyük bir ibret, büyük bir ders.

Şu anda yeni nesil. Orada kendi iş yerlerini açıyorlar. Mühendislik fakültesi, Tıp fakültesi… Ve diğer fakültelere gidiyorlar. Hemen hemen yeteneği her ne varsa… Kendi işlerini kuruyor. Ama daha çok hangi iş derseniz böyle lokanta, kebap türü işler yapıyorlar. Bazıları da Türkiye’den işte gıda alım satımı gibi işlerde yapıyorlar.
Kıta ile Türkiye ilişkilerine katkı sağlayacak önerileriniz nedir?

Avustralya’da Türkiye algısı fena bir algı değil. Bunun da sebebi Çanakkale Savaşı olsa gerek. Bildiğiniz gibi Çanakkale Savaşı ‘nda Avustralya’dan, Hindistan’dan, Kanada’dan, Yeni Zelanda’dan askerler Çanakkale’ye gelip orada bizim dedelerimizle savaşmışlar.

Çok enteresan ve ilginçtir. Avustralya’da Çanakkale Savaşı ‘nın yıldönümü resmi tatildir. Anzak Day diye resmi tatil o günü kutluyorlar. Ben ilk öğrendiğimde şaşırmıştım. Bunu günü niye kutluyorlar? Yenildiler. Yani insan yenilgiyi kutlar mı diye. Ama öğrendim ki; tarihlerinde bir defa bir savaş yapmışlar. O da Çanakkale Savaşı. Dolayısıyla ilk defa bir savaş yaptıklarından dolayı yenilseler de o günü kutluyorlar. Dedelerimiz diyorlar ve önemsiyorlar. Yani orada ölen dedeleri, babaları bunları canlandırmaya çalışıyorlar, hatıralarını yaşatmaya çalışıyorlar. Baksanıza Avustralya’da resmi tatil o gün etkinlikler yapıyorlar. Hatta her sene Çanakkale ‘ye gelip orada da kutlamalar yapıyorlar. Ben şaşırmıştım ama sonra da bir espiriyle dedim k;i ya bunlar yenilgiyi kutluyorsa böyle. Demek ki bizim tarihimiz bunların elinde olsa senenin her gününü tatil yaparlar. Çanakkale ve Kosovalar, Mohaçlar, İstanbul ‘un Fethi, Niğbolu Zaferleri vesaire vs.bir tarih ellerinde olsa. Kutlama üzerinde kutlama yaparlar.

Son zamanlarda dünyada oluşturulmaya çalışılan İslamofobi‘nin Avustralya macerası nedir ?
Benim gördüğüm kadarıyla dünyada İslamofobya az olduğu Batı ülkesi Avustralya. Yani sokaklarda, caddelerde, havaalanlarında bir yere giderken orada namaz vakti geldiğinde abdestimi ve seccademi alıyorum, bir koltuğun kenarında namazımı çok rahat bir şekilde kılıyorum. Hiç kimse niye namaz kılıyorsun, niye burada gelip te birisi rahatsız etmiyor. İslam okulları açık, sürekli açılıyor. Zaten orada özel okullara devlet çok büyük yardım ediyor. Çok büyük destek veriyor. Maddi olarak. Yani öğrenci sayısı artıkça yardım miktarı da artıyor. Öğretmen maaşlarının % 80’ini devlet karşılıyor. Herhangi bir spor salonu, yüzme havuzu gibi bir şeye ihtiyacınız olduğunda geliyor. bakıyor hakikaten ihtiyacınız varsa onu yapıyor. Anahtarlarını size teslim ediyor. İstedikleri de üç tane ders, İngilizce, matematik, fen bilimleri. Bunun haricinde istediğiniz kadar Kur ‘an dersi koyun, istediğiniz kadar tefsir dersi koyun. Bunlara hiçbir şey demiyor, müsaade ediyor. Hatta siz bir öğretmen olarak. Türkçe, Arapça dillerini öğretmek istiyorsanız, bir kurs açtığınızda, bunlara da destek veriyor. Dolayısıyla oradaki Müslümanlar okul açma yarışına giriyorlar tabi ki. Yani eğer projesini sunduğunuzda rahatça açabiliyorsunuz. Prosedürünü bildiğinizde İslam okulları kolayca açılabiliyor.
Dolayısıyla İslam okulları fazla ve serbest. Yani serbest dediğim Kur ‘an dersi konulmasına, tefsir dersi konulmasına hiçbir engel yok rahat bir şekilde konulabiliyor. Sokakta, çarşılarda sahillerde, müslüman kadınlar, İslam kıyafetiyle hatta çarşaflı şekilde gidiyorlar, dolaşıyorlar.

Bir ara Burka’yı yasaklayalım dediler. Burka yasaklanma sürecinde Avustralyalı bir kadın buna insan haklarına aykırıdır diye karşı geldi. İslamofobya yok denecek kadar az diyebilirim.

Kıtanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kıtanın geleceğini ben parlak görüyorum. Zira onlar kendileri de söylüyorlar. Avustralya halkının kendi uzi dediğimiz kendi halkının nüfusu azalıyor. Onun için başbakanları ben oradayken açıkça ilan etmişti.

Lütfen en az üç tane çocuk yapın. Bir tanesi anne için, bir tanesi baba için, bir tanesi de Avustralya için. Hatta bu çocuk yapanlara, çocuk sayısına göre paralar veriyor. Teşvik ediyor. Doğum parası, efendim hastane masrafı doğduktan sonraki birinci yıl hediyesi gibi bir yardımlar yapıyor. Çocuk sayısına göre de devlet para veriyor. 15 yaşına kadar anneye babaya para veriyor.Mesela benim iki tane çocuğum vardı. Biri 15 yaşından küçük. İki haftada bir 450 dolar çocuk parası verirdi. İki tane çocuk olursa 900 dolar. Üç tane çocuk olsa, 1350 dolar. Beş çocuk olsa ne yapar? Beş çocuk olsa 2000 dolar. Böyle çocuk başına para veriyor.

Şimdi ben bunları İstanbul’da bir konferansımda anlatınca dinleyicilerden biri dedi ki, hocam dedi, ben dedi Avusturalya ‘nın nüfusunu artırmanın bir yolunu biliyorum. Ne dedim? Dedi ki bizim doğudaki kürtlerden oraya 10 tane göndereceksiniz. 10 senede Avusturalya ‘nın nüfusunu 10 katına çıkarırlar diye espri yapmıştı. Espirisi bir tarafa, ben Avusturalya ‘nın geleceğini, parlak olmasını şöyle görüyorum. Onlar kendileri de diyor. 2050 yılında Avusturalya ‘nın nüfusunun ekseriyeti Müslüman olacak diye söylüyorlar.

Ama tabii bir asimile programı da var, asimülasyon da var. Bunu da göz ardı etmemek lazım. Şöyle diyorlar, gelen göçmenlere hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Dünyanın en güzel ülkesi, dünyanın en müreffeh ülkesi, sosyal imkanlarının en çok olduğu bir ülke. Göç bakanlığı diyor ki; zaten ilk gelenlere dokunmuyor. İlk gelenleri ben değiştiremem diyor. Ama onun çocuğunu da fazla değiştiremem diyor. Ama torunun torunu bizim diyor. Torunlar tamamen bizim diyor. Afganlılardan şu anda Müslüman olan çok az var. Önce gelen Afganlıların çoğu Hristiyanlaşmış.

Böyle bir asimülasyon tehlikesi de var. Ama ve lakin ben oradaki Müslümanların şöyle İslam ‘ın ahlakının güzelliğini yansıtsalar. Hedefleri de amaçları da dünyalık parayı elde etmek değil de İslam’ı yaymak, İslam ‘ın güzelliğini göstermek, İslam davası olsa ben oradaki halk insanların bir 20-30 sene içerisinde toptan olmasa da büyük çoğunluktan nüfusla İslamiyet ‘e gireceklerine, İslamiyet ‘i benimseneceklerine inanıyorum.
Ben oradayken birçok kelime -i şehadet getirmesine vesile oldum. Birçok insan kelime-i şehadet getirdi. Müslümanların sayısı gün geçtikçe artıyor.Dolayısıyla Ben ümitliyim inşallah Avustralya önümüzdeki senelerde orada 2030-2060’lı yıllarda Müslümanlar çok daha iyi noktalara gelecekler, söz sahibi olacaklar. Hatta ben orada uluslararası ilişkiler okurken amacım Avustralya’da Muslim Party kurmaktı. Yedi tane istişare edebileceğim insan bulamadım. Bulsaydım zaten Türkiye’ye dönmeyecektim.

Halk çok müsait, ortam çok müsait. Çok kültürlülük üzerine mesela kurulmuş Avustralya. Bununla da çok övünüyorlar. Halbuki onlar yüz elli seneden önce bu çok kültürlülüğü bizim Osmanlı tatbik etmiş uygulamış en güzel şekliyle. 600 sene Osmanlı’nın içerisinde Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar bir adaletli bir şekilde tam bir barış içerisinde ticaret yaparak yaşamışlar. Yani bu çok kültürlülüğü biz şanlı tarihimizde uygulamışız zaten. En güzel şekliyle ortaya koymuşuz. Biz Osmanlı döneminde yani şu an Filistin’de kadın, çoluk çocuk demeden soykırım yapan İsrail’in yaptığı gibi biz onlara yapsaydık bir tane Yahudi kalmazdı yeryüzünde. Biz eğer Hristiyanların haçlı ordularında saldırdığı gibi yapsaydık günümüze bir tane Yunanlı kalmazdı. Bir tane Bulgar kalmazdı. Dolayısıyla bu çok kültürlülüğe en en iyi yapan bizleriz.

Ben ümit ediyorum ki; Avustralya’nın geleceği güzel olacak. Müslümanların oradaki gelişimi bunu gösteriyor. İnşallah, batıdan önce biz Ortadoğu’daki Müslümanlardan daha önce Avustralya’da bir İslam güneşi doğar. Oradan bütün dünyayı aydınlatır ümidindeyim.

Sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için ve bize vakit ayırdığınızdan dolayı teşekkür ederiz hocam.

Röportaj hakkında kısa bir Yorum:

Dr. Fehmi Çiçek genel itibariyle bu Röportajda, Avustralya’nın geleceğine dair umutlu olduğunu ifade ediyor ve nedenlerini şu şekilde sıralıyor:

  1. Nüfus Teşvikleri:
  • Avustralya hükümetinin, azalan yerli nüfusu artırmak için ailelere çocuk başına maddi destek sağladığından bahsediyor.
  1. Müslüman Nüfusun Geleceği:
  • 2050 yılında Avustralya nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olacağına dair öngörüler olduğunu belirtiyor.
  • Ancak, göçmenlerin asimilasyonu konusunda da bir programın varlığına dikkat çekiyor.
  1. Asimilasyon Tehlikesi ve Müslümanların Durumu:
  • Göçmenlerin ve onların torunlarının asimilasyonu hakkında Avustralya hükümetinin yaklaşımını aktarıyor.
  • Müslümanların, İslam’ın ahlaki değerlerini yansıtarak ve İslam’ı yayma amacı güderek Avustralya’da etkili olabileceklerine inandığını ifade ediyor.
  1. Çok Kültürlülük ve Osmanlı İmparatorluğu:
  • Avustralya’nın çok kültürlülük politikasını övdüğünü, ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun çok daha önce bu politikayı başarıyla uyguladığını vurguluyor.
  1. Umut ve Gelecek Öngörüsü:
  • Avustralya’da İslam’ın gelişiminin iyi bir geleceğe işaret ettiğini ve Avustralya’dan başlayarak İslam’ın dünyayı aydınlatabileceğine dair umudunu dile getiriyor. Bundan dolayı Avustralya’nın geleceğine dair genel olarak pozitif bir bakış açısına sahip olduğunu ve Müslüman nüfusun artışının bu umudu desteklediğini ifade ediyor.

Yazıyı paylaş

Önerilen Haberler

Beğenebileceğiniz Yazılar
Önerilenler

DİPLOMATİK SÖZLÜKGayri Resmi Diplomasi (İnformal Diplomacy)

Arlinda ISMANIUluslararası ilişkiler alanında toplumlararası diplomasi niteliğinde Track Two...

El-Hidaye HareketininBalkanlardaki Müslüman Entelektüel Yapılanmadaki Etkileri

El- Hidaye Dergisi ve KadrosuAbdulhamit Bolat / M. Huzeyfe...

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda son durum

Dünya gözlerini Gazze'ye ve İsrail’e çevirmiş durumda. Ancak 622...

Belçika Başbakanı Alexander De Croo’dan İsrail’e saldırıları durdurma çağrısı geldi

Belçika’da hükümet, İsrail’in Filistin’e karşı orantısız güç kullandığını ve...