Mohammad Nadimur Rahman
Güney Asya ekonomisi Hindistan, Pakistan, Afganistan, Bangladeş,
Sri Lanka, Nepal, Butan ve Maldivler dahil olmak üzere sekiz
ülkeden oluşmaktadır. 2010-2018 yılları arasında tüm Güney
Asya’nın genel ekonomik büyümesi, ‘yüzde 3’lük küresel
ortalamadan’ daha hızlı bir şekilde yüzde 6,7 civarında artmıştır.
Sonuç olarak, Güney Asya ekonomisinin genelinde sağlık, eğitim ve
yaşam standartlarında bir artış olmuştur. Ancak Rusya ile Ukrayna
arasındaki devam eden savaş, Pakistan’da yaşanan su baskınları, Sri
Lanka’da yaşanan ekonomik kriz ve Kovid-19, Güney Asya’da
2020-2021 yılları arasındaki ekonomik büyümeyi yavaşlatmıştır.
Ayrıca Güney Asya bölgelerinin Afganistan, Pakistan ve Hindistan
gibi bazı bölgelerinde siyasi istikrarsızlık mevcuttur. Afganistan
örneğinde ülke şu anda iktidarı ele geçiren Taliban ile
uğraşmaktadır. Öte yandan Hindistan ve Pakistan sınırında Jammu
ve Keşmir arasında çatışmalar devam etmektedir. Tüm bu sorunlar
Güney Asya’da ekonomik büyümenin önünde engeller
yaratmaktadır.
Afganistan, Güney Asya bölgesinde yer almasına rağmen aynı
zamanda Orta Asya bölgesinin bir ülkesi olarak da
değerlendirilmektedir. Afganistan güneyden, doğudan, kuzeyden ve
batıdan birçok Asya ülkesi ile çevrilidir. Örneğin Asya’nın
doğusunda ve güneyinde Pakistan, batısında ise İran yer almaktadır.
Afganistan’ın kuzeybatısında ise Türkmenistan, kuzeyinde
Özbekistan, kuzeydoğusunda Tacikistan, kuzeydoğusunda ve
doğusunda Çin yer almaktadır. Bu nedenle Afganistan, Orta ve
Güney Asya bölgeleri arasında bir köprü olarak değerlendirilebilir.
Dünyadaki tüm ülkeler kalkınmış, yükselen ve gelişmekte olan
ülkeler olarak bölünmektedir. Kalkınmış ülkeler, daha gelişmiş ve
ilerlemiş ekonomilere sahip olan ülkelerdir.
Gelişmekte olan ülkeler ise, ekonomileri hala
gelişmemiş ve ilerlememiş, ekonomik açıdan
hızlı gelişme gösteren ülkelerdir. Yükselen
ülkeler de gelişmekte olan ülkeler
kategorisinde yer alsa da sanayileşmenin
halen devam ettiği ülkeler yalnızca
gelişmekte olan ülkeler olarak
değerlendirilmektedir. Bu nedenle, tüm
yükselen ülkeler gelişmekte olan ülkeler
olarak kabul edilirken, gelişmekte olan
ülkelerin tümü yükselen ülkeler olarak kabul
edilmemektedir. Kalkınmış ülkelerin altyapısı,
gelişmiş sermaye piyasalarına sahip olmaları
ve sürdürülebilir ekonomik büyümeleri ile
diğer yükselen ve gelişmekte olan ülkelere
göre daha gelişmiş durumdadır. Üstelik
kalkınmış ülkelerin gelir düzeyi, yükselen ve
gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında
daha yüksektir. Hindistan, Pakistan ve Sri
Lanka, Güney Asya’da yükselen ülkeler
olarak kabul edilen üç ülke iken, geri kalan
ülkeler hala gelişmekte olan ülkeler olarak
kabul edilmektedir.
Güney Asya’nın ekonomik büyümesi, hızlı
kentleşmesi ve teknolojik gelişimi nedeniyle
esas olarak Hindistan tarafından
yönlendirilmektedir. Yani Hindistan’ın
teknolojik gelişmesi ülkeyi dünyanın en hızlı
büyüyen ekonomisi haline getirmiştir.
Hindistan’ın bilgi ve iletişim (BİT) sektörü
2017 yılında GSYİH’nin %9’undan fazlasını
oluşturmaktadır. Ayrıca Hindistan, dünyada
en fazla İngilizce konuşan ikinci ülkeye
sahiptir ve diğer Avrupa ülkeleriyle
karşılaştırıldığında daha düşük işgücü
maliyetlerine sahiptir. Bu nedenle Hindistan,
uluslararası firmalar için mühendislerin ve
diğer profesyonellerin önemli bir yeri haline
gelmiştir.
Öte yandan Bangladeş’te tekstil imalatını da
içeren yerli sanayilerin gelişmesi, Güney Asya
ekonomisini daha da güçlendirmiştir.
Bangladeş’teki tekstil ürünlerinin neredeyse
%80’i ihraç edilmektedir.
Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu
Bangladeş’in tekstil sektöründe 3,5 milyondan
fazla kişi çalışmaktadır. Göçmen dövizleri aynı
zamanda Güney Asya’daki ekonomik
büyümenin artırılmasında da önemli bir rol
oynamaktadır. Nepal’de ekonominin neredeyse
yüzde 28’i işçi dövizlerinden sağlanmaktadır.
Dolar değeri açısından Hindistan, yaklaşık 80
milyar dolarlık parayla dünyanın en çok havale
alan ülkesidir.
Afganistan hâlâ düşük gelirli bir ülke olarak
görülse de yeni rejim, ülke ekonomisine pozitif
etki yaratan birçok mega projeyi hayata
geçirmiştir. Örneğin Afganistan’daki yeni
Taliban rejimi, 2008 yılında başlatılan 15 milyar
dolar değerindeki Kabil yeni şehir projesinin
planını tamamlamıştır. Burada topraklar on
binlerce aileye paylaştırılmaktadır. Su, elektrik,
kanalizasyon ve yol çalışmaları da
Afganistan’da devam etmektedir. Tüm bu
mega projelerin finansmanı düşük olsa da bu
hükümet, Ağustos 2023’te Khawar inşaat
şirketiyle yaklaşık üç milyon kişiye konut ve
ilgili altyapının kurulması için bir anlaşmada
imzalamıştır. Bu projeler sayesinde
Afganistan’da hem eğitim seviyesini hem de
istihdam oranı artabilir.
Bu arada Afganistan, Kraft-Herat demiryolu
projesi olarak bilinen bir projeyi başlatmıştır.
Bu İran, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan ve
Çin’den geçen 2 milyar dolarlık beş uluslu bir
demiryolu koridoru projesidir.
Aslında bu demiryolu Hindistan’a da bağlıdır.
Mayıs 2023’te Afganistan ve İran,
Kraft-Herat’ın ilk deneme sürüşünü
tamamlamıştır. Bu demiryolunun inşası
tamamlandığında ve kendi bölümlerini inşa
eden diğer ülkelerle bağlandığında,
Afganistan, mal ve emtia taşımacılığında bir
merkez olarak ekonomik açıdan fayda
sağlayacak ve kendi ürünlerini diğer ülkelere
ihraç etme fırsatlarına sahip olacaktır. Mayıs
2023’te hem Pakistan hem de Çin, Çin’den
Kuzey Almanya’ya, Avrupa’nın diğer
bölgelerine, Orta Doğu’ya ve Afrika’ya kadar
uzanan yollar ve otoyollar için Afganistan’a
yatırım yapmayı kabul etmiştir.
Bu proje Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru
(CPEC) olarak bilinmektedir. Tüm bu projeler,
Afganistan’ın doğal kaynaklarının doğru
şekilde kullanılmasıyla uzun dönemde
sanayinin artmasını sağlayabilir. Bu, ekonomik
büyümeyi artırarak ülkenin daha gelişmiş
olmasına yardımcı olmaktadır.
Ayrıca yeni Afgan rejimi, yaklaşık 2 milyon
Afgan halkına su sağlayabilecek ve bu suyu
ülkedeki tarımı geliştirmek için kullanabilecek
‘Qosh Tepa Kanalı projesini’ başlatmıştır. Su,
daha fazla tahıl ve buğday üretilebilecek
yaklaşık 55.000 hektarlık arazide kullanılabilir.
Aslında bu ülke, 2028 yılına kadar önde gelen
tahıl ve buğday ihracatçısı olmayı
planlamaktadır. Bu kanal projesinin başarıyla
tamamlanması ülkeye ekonomik olarak
yardımcı olabilir. Bu sayede Afganistan daha
fazla gelir elde edebileceği birçok ürünü ihraç
edebilir ve hükümetin başlattığı diğer
projelerin tamamlanmasına yardımcı olabilir.
Tüm bu kanıtlar, Afganistan’daki ekonomik
büyümenin artmasının sadece Afganistan’ı
değil, aynı zamanda güney, kuzey, batı ve orta
bölgelerdeki yakın Asya ülkelerini de
geliştirdiğini göstermektedir.
Güney Asya istikrarlı bir ekonomik büyümeye
sahip olsa da bu bölgede hâlâ yoksulluk, gelir
eşitsizliği ve yüksek işsizlik sorunu mevcut.
Örneğin Hindistan, dünyanın en fazla
milyarder sayısına sahip olan dördüncü ülkesi
olmasına ve yüz milyonlarca insanın orta
sınıfta olmasına rağmen, yoksulluğun altında
yaşayan ikinci en fazla insanı barındırmaktadır.
Ayrıca milyonlarca insan tuvalete ve temiz
suya erişim sıkıntısı çekmektedir. Tüm bunlar
uzun dönemli ekonomik büyümenin önünde
engeller oluşturmaktadır. Ayrıca Hindistan’da
artan gelir eşitsizliği, birçok insanın eğitim
masraflarını karşılayamadığı tüketimi ve sosyal
hareketliliği sınırlamaktadır. Ayrıca zenginliğin
yoğunlaşması, uzun dönemde ekonomiye
zarar verebilecek siyasi istikrarsızlığa da
neden olabilir.