El-Hidaye HareketininBalkanlardaki Müslüman Entelektüel Yapılanmadaki Etkileri

El- Hidaye Dergisi ve Kadrosu
Abdulhamit Bolat / M. Huzeyfe Küçükaytekin
El-Hidaye Dergisi

El-Hidaye dergisi, 1936 yılının Ramazan Bayramında ilk sayısını yayınladı. Bu sayıda Al-i İmran suresinin 104’ncü ayeti savsöz alınarak basıldı: “O hâlde içinizden, hayra da’vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men’ eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır.”

Bu düsturlarını yayınladıktan sonra, derginin tek amacının yayıncılık olmadığını, El- Hidaye’nin Arapça manası olan “yönlendirme/öğretme”den de anlaşılacağı üzere “hayra da’vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men eden” bir toplumu oluşturmak için görev üstlendiklerine vurgu yaptılar.

Dergi ilk sayısında Yugoslavya’daki Müslüman toplumun analizini şu şekilde yapmaktadır: “Yugoslavya’da bir milyon 700 bin Müslüman yaşamaktadır. Güçlü bir dini topluluk olmalarına rağmen birçok alanda geri kalmışlardır. Bütün gücüyle dini, kültürel ve ekonomik alanlarda yeniden doğması gerekmektedir. Ilmiya (El-Hidaye) olarak bizler, topluma açık faaliyetlerimizle halkına yakın olan ve samimi ilişkiler kuran bir hareketiz…”

El-Hidaye dergisi, yayınlarında farklı yaklaşımlara yer vermekle birlikte ne modernist, ne reformist, ne de devrimci bir dergi olarak tanımlanabilir. En uygun tanımı, ahlak ve ahlaki uyanışı savunan bir dergi olacaktır. El-Hidaye’nin bünyesindeki kişilerin mütehassıs oldukları alanlar, tecrübeleri ve eğitimleri ne kadar farklı farklı olsa da, Bosna Hersek Müslümanlarına ahlaki bir yeniden doğuş gerektiğinde hemfikirdiler. Toplumun ahlaki açıdan uyanışıyla, geri kalan her şeyin kendiliğinden düzeleceğine inanmaktaydılar.

İlk üç yılında dergi, Yugoslavya Krallığı İlmiya Teşkilatı’nın El-Hidaye organı olarak, 4. yılında (Nisan 1941) Bağımsız Hırvatistan Devleti’nin (NDH) Bosna Hersek’i işgaliyle “Bağımsız Hırvatistan Devleti İlmiya Teşkilatı” El-Hidaye organı olarak yayınına devam etti.

Hareketin ilk merkezi Gazi Hüsrev-Bey cami avlusunda bulunuyordu. Derginin editörlüğünü sırasıyla şu şahıslar yapmıştır:
1) Hafız Muhammed Panca (ilk 8 sayı; 1936-1937)
2) Mehmed Hanciç (9’uncu sayıdan 12’nci sayıya; 1937-1938)
3) Şaban Hociç (1’inci sayıdan 12’nci sayıya; l939-1940)
4) Mehmed Hanciç (1941’in 1’inci sayısından, vefat ettiği 1944 senesindeki 12’inci sayıya)
5) Kasim Dobraça (1’inci sayıdan, 25 Şubat 1945’de derginin kapatıldığı 8’inci son sayısına)
Toplan 8 sene süren yayım hayatı boyunca 92 sayı ve farklı alanlardan 629 eser neşredildi.
Reisul Ulema Çauşeviç, derginin ikinci sayısında Balkan Müslümanlarının –bugünde dahi- ıstırabını çektiği milliyetçilik ve haset hastalıklarına değinip, “Bosna Hersek Müslümanları hayli müddet, Sancak ve Karadağ ve Vardar etrafında ki Müslümanlardan ayrı olarak yaşamıştır. Ve bunun için pek tabiidir ki, biz Boşnaklar bizim taraf Müslümanları hallerini bildiğimiz kadar Sancak ve Karadağ ve Vardar etrafındaki Müslümanların hallerini bilmeyiz.” tespitini yapıp, el-Hidaye dergisinin bütün balkanlara hitap ettiğini ve bu sebepten yayın politikasında diğer Balkan Müslümanlarının konuştuğu dillerden de yayınları barındıracağını şu şekilde belirtir: “el-Hidaye mecmuası Türkçe ve Arapça makalelere de yer verir. Bunların mühim olanlarını lisanı resmiyeye de tercüme eder. Ve böylelikle Yugoslavya’daki bütün Müslümanların aklaşmasına hizmet eder. […] ve böylece Avrupa’nın bu köşesinde Müslümanların mevcudiyetlerini göstermiş olurlar.”

Derginin kuruluş gününden son yayınına kadar, tüm Balkan coğrafyasını ve dahi İslam diyarlarını kapsayan geniş bir ufku vardı. Yayımlarında, Arap, Farisi ve Malay diyarlarından birçok ilim ve fikir insanına yer vermişlerdir. İlk sayısında Emir Şekip Arslan’ın “Kapitalist ve Komünist Sınıfın Arasında” makalesini Arapça olarak; Malay dünyasından Abdullah b. Nuh El-İndonesi’nin “İslam Dünyası Tek Vatandır!” makalesini Boşnakça tercümesiyle ve Farsça’dan Celaluddin Rumi’nin “Behlül Dana ve Harun Reşid’in tahtı” menkıbesini Boşnakça olarak yayınladılar. İleride “faşist” olarak yargılanmalarının ana sebebi olan Filistin meselesinde aktif bir gündeme sahiptiler.

O dönem Makedonya’da Türkçe ve Sırpça olarak yeni yayınlanmaya başlayan “Doğru yol/Pravi Put” dergisinin tanıtımını, Kiril alfabesiyle yaptılar.

El-Hidaye’nin Âlim ve Entelektüel Kadrosu
Bosna Hersek’te ki Müslüman ulema, 1920’lere kadar İstanbul ekolünden müteşekkil olup, Dar-ül Fünun’dan beslenmekteydi. 1920’lerde, Dar-ül Fünun ulemasının Mısır’a hicretiyle, Boşnak ilim talebeleri de Kahire ekolünden beslenmeye başladı. El-Hidaye’nin kuruluşu Dar-ül Fünun/İstanbul ekolü tarafından yapılıp, 1938’de eğitimlerini Mısır’da tamamlayıp geri dönenlerle de, Kahire ekolüne devredilmiştir. Bu sebepten, El-Hidaye’nin ilk dönem ulema ve mütefekkirleri, 1938 öncesi ve sonrası olarak iki sınıfta değerlendirilebilir:
1938 öncesi

  • Reisu-l Ulema Cemaluddin Çauşeviç • Ahmed Burek
  • Muhammed Panco
  • Muhammed Tufo
  • Hamdija Kreşevljakoviç • Edhem Mulabdic
  • Muhammed Dizdar
    1938 Sonrası
  • Mehmed Hanciç
  • Kasım Dobroça
  • Muhammed Focak
  • Hfz. Mahmut Tralyic
  • Mustafa Busulaç
  • Feyzullah Hacibayric
  • Tayip Okic
  • Camil Avdic
    Genç Müslümanlar Teşkilatı ( Mladi Müslümani) 1942 yılında El Hidaye hareketinin gençlik teşkilatı olarak çalışmalarını sürdürdü. El-Hidaye’nin 1945’de Sosyalist Yugoslavya’nın yönetiminde kapatılışı sonrası (üyelerinin çoğu şehit edildi). El Hidaye hareketi, Genç Müslümanlar kolundan fiilen varlığını sürdürmeye devam etti. Bu sürece önderlik eden şahsiyetler:

1942 Genç Müslümanlar

  • Esad Karadzozovic • Asim Çamciç
  • Necip Saçirbegoviç • Sakip Viteskiç
    1945 Sosyalist Yugoslavya Dönemi Genç Müslümanlar
  • Alija İzzetbegovic
  • Eşref Çampara
  • Vahid Kozoric
  • Ömer ve Salih Behmen Kardeşler
  • Asaf, İzzet, İsmet ve Aziya Serdarevic kardeşler
  • Fettah ve Edah Beçirbegoviç kardeşler.
    El-Hidaye Teşkilatının işleyişini ve varlığının önemini idrak etmek için belli isimlere daha detaylı değinilmelidir.
    Reisu-l Ulema Cemaluddin Çauşeviç
    Çauşeviç, 1870 yılında Bosanka Krupa şehrinde doğdu. Bihaç Medrese’sinde gösterdiği üstün başarıdan ötürü, on yedi yaşında ilim tahsili için İstanbul’a gönderildi. Orada geçirdiği 16 yıllık süre zarfında Tokatlı Salih Efendi ve Hasan Hüsnü Efendi’nin rahlei tedrisinden geçmiştir. Daru’l Fünun’da, Mekteb-i Hukuk’tan mezun olmuştur. Mezuniyetinin akabinde İstanbul’da teveccüh gören mertebeler teklif edilmesine rağmen Bosna’ya geri dönmüştür. Hicaz, Mısır ve Makedonya’da çeşitli vazifelerde bulunmuştur.
  • Çavuşeviç, Saraybosna Bentbaşı mahallesinde ki Mevlevihane’de uzun süre Mesnevi dersleri vermiştir.
    Ülkesine dönüşünden iki yıl sonra Riyaset üyeliğine tayin edilen Çavuşeviç, vazifesi esnasında Bosna Hersek’te köklü bir dini eğitim ıslahına ihtiyaç olduğu kanaatine varıp, bu alanda çalışmalara başlamıştır.
    Riyasetin çalışmalarının zayıf olduğu Avusturya-Macaristan döneminde ve Balkan savaşlarının devam ettiği 1913 senesinde Bosna Hersek Reisu-l Ulema’sı (İslam Cemaati’nin başkanı) seçildi. Dönemin Yugoslav yönetiminin Riyasetin özerkliğini kaldırmak istediği zaman, 1930 senesinde, görevinden istifa etmiştir.

    Gayrimüslim diye Yugoslav okullarına çocuklarını göndermek istemeyen tebaanın, yeni nesillerin eğitimlerini sekteye uğratmamaları gerektiğini bildiriyordu. Eğitim ve kültür kurumlarının kötü durumda olduğunu düşünüyordu. Nitekim ders içeriklerinde değişiklik gerçekleştirmiştir. Mücadelesinin bir sonucu olarak Bosna Hersek Müslümanlarının din ve eğitimde özerklik hakkına kavuşmuşlarına vesile olmuştur. Kendi vatanı olan Bosna Hersek’i ve ötesindeki Müslümanların durumunu iyileştirmek için büyük mücadeleler verdi.
  • Müslümanlar arasındaki uyuşmazlığı gidermek ve din eğitiminin gelişmesi için medrese ve mekteplerin mevcut müfredatında değişiklikler yapmıştır. Dönemin Müslümanları, yeni bilimsel disiplinlerin araştırılmasına karşı şüpheci yaklaşıyorlardı. Bosna uleması okulları modernize etmek ve “kafir dersleri” olarak gördükleri matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi dersleri müfredata eklemek istemiyordu. Müslüman kadınların eğitimine daha fazla önem verilmesi gerektiğine onların, aile ve toplumun eğitimcileri olduğuna vurgu yapıyordu.

  • Reis Cauşeviç’in tavsiyeleriyle İlmiya ve akabinde El-Hidaye Teşkilatı doğmuştur. El-Hidaye dergisinde Osmanlı Türkçesi’yle kaleme aldığı makalesi, hareketin genişlemesine büyük katkısı olmuştur. 1938 senesinde vefat etmiştir
  • Ahmed Burek Efendi
    Ahmed Efendi 1876 senesinde Gornyi Vakuf’da doğmuştur. İleride muallim ve yönetici olacağı Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nden mezun oldu. Dönemin ileri gelen alimlerinden Mehmet Refik Muftic Efendiden, Saraybosna Kurşunlu medresesinde dersler aldı. Muftic Efendinin etkisiyle ilim tahsilini İstanbul’da devam ettirdi. Ahmed Şakir Efendi’nin müridi Salih-efendi Denizli’nin himayesinde ilim tahsiline devam eden Burek, Bosna Hersek’e dönüşünde Saraybosna Realist Lisesi, Gazi Hüsrev Bey Medresesi, Şeriat Kadılık Lisesi, Daru-l Muallimin, Atmeydan Medresesi ve Yüksek İslami Şeriat ve Teoloji Okulu dersler verdi. İlerleyen süreçte Yüksek İslami Şeriat ve Teoloji Okulu Rektörü ve Gazi Hüsrev Bey Medresesi yöneticisi olarak görev aldı.

  • Ahmet Burek Efendi sivil toplum çalışmalarında da ileri gelen isimlerdendir. Bosna Hersek İlmiye Teşkilatının yönetim kurulunda yer almıştır. Ayrıca El Hidaye teşkilatının ilk kurucularındandır. El Hidaye teşkilatının, neşriyatlarında toplumun güncel problemlilerine ışık tutan yazıları yer almıştır.

Yaşadığı dönemde, Bosna Hersek’teki en büyük İslam âlimi olarak biliniyordu. Şeyh Feyzullah Hacibayriç, Burek Efenedi için şunları söylemiştir: “Saraybosna’da en büyük alimlere saygıdan dolayı hoca denmesi adettendi. Yalnızca Ahmed Efendi Burek o zamanlar hoca olarak çağırılırdı. Ahmed Burek hocayı, kitaba bakmadan her dinî soruya cevap verebilen, cevabını da her zaman Kur’an ve Sünnete dayandıran biri olarak görürdük.”
Muyaga Efendi Merhemiç’de Ahmed Efendi için benzer bir şekilde “Saraybosna’mızda çok fazla âlimi hatırlarım, ama sadece iki tane “hoca”mız vardı: biri Rahmetli Mehmed Efendi Hanciç , diğeri Ahmed Efendi Burek.” demiştir.

Emekli Şeriat Kadılık Okulu muallimi ve Gazi Hüsrev Bey Medresesi müdürü olarak Buhari derslerini vermekteydi. Burek Efendi 1948 senesinde ahirete irtihal etmiştir.

Mehmed Hanciç
Mısır El-Azhar Üniversitesinden mezun olmasının akabinde 1932’de Saraybosna’ya dönen Hanciç, Gazi Hüsrev Bey Medresesi, Saraybosna Gimnaziya’sı ve Saraybosna Yüksek İlâhiyat Okulu’nda hocalık yaptı.
Bütün İslam disiplinlerine harikulade vakıf olmakla birlikte hadis ilminde hassaten engin bir derinliği vardı. Hitabet kabiliyeti, ilmi derinliği ve samimiyeti vaazlarını çok etkili kılmaktaydı. İdealist, yorulmak bilmeyen, mücadeleci, öğrencilerine önem veren, dersleri titizlikle işleyen, lisanı fasih ve bütün ömrünü İslam’a adamış biriydi.

Temmuz 1944’de vefat ettiğinde, otuz sekiz yaşındaydı. Bu kısa ömrüne; telif ve tercüme eserlerin yanı sıra 300’ün üzerinde makale yayını sığdırmıştır.

Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nde muallim olduğu dönemde Ahmed Burek Efendi, Hamdiya Kreşevlyakoviç, ve Dr. Şaçir Sikiriç gibi mahir eğitimci kadronun arasında yer almaktaydı. Bu seçkin kadronun ehemmiyet gösterdiği bir şahsiyetti. Ahmet Burek Efendi’nin tavsiyesiyle 1938 senesinde, 32 yaşındayken, El-Hidaye’nin başkanı olarak seçildi.

El-Hidaye’nin kuruluş toplantısında (1936) Hanciç Efendi söz alıp alimler ve onların önemi hakkında bir konuşma yaptı. O andan itibaren El-Hidaye’nin manevi başkanı kendisi görülmekteydi. Hanciç Efendi “muhafazakar müceddid” olarak tanımlanabilir. Gelenekçi bir yapısı olmakla birlikte, dönemin gelişmelerini de göz ardı eden fikirlere karşıydı.

Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesinde müdür olduğu dönemde ise, 2000’in üzerinde kitabı kapsayan katalog hazırladı. El-Hidaye teşkilatının başkanı olduğu dönemde, Kasım Dobraça Efendi ile birlikte, II. Dünya savaşında bombardıman altında olan Gazi Hüsrev Bey kütüphanesindeki tüm el yazmalarını korudular. Bu gün Gazi Hüsrev Bey kütüphanesinde muhafaza edilen eserler tüm dünyadan araştırmacılara pusula olmaya devam ediyor.

Mehmet Hancic Efendinin dönemin güncel sorunlarıyla mücadele ve çözüm yöntemleri üzerine neşrettiği birçok eser, makale ve konuşmaları bulunmaktadır. Hasim Sabanoviç, Hanciç’in başlıca önemli eserlerini şu şekilde sıralamaktadır; “Bogomiller’in İslam’a giriş sebepleri, Bosna Hersek’te İslam’ın yayılışının ilk günlerinin tarihine bir katkı, Bosna Hersek’in İslamlaştırılması ve Boşnak Müslümanların kökeni.” Ayrıca kaleme aldığı bir makalede Hanciç Efendi için “Alimlerin Güneşi” olarak atıf yapmaktadır. Sabanovic, Hancic Efendinin İslam ilimlerinde arif ve irfan sahibi olduğunu ve son 500 senedir Bosna Hersek’teki ulema kadrosunun en üst halkasında yer aldığını belirtip “bütün İslam dünyasında, ilmi tahsili Hanciç’le kıyaslanacak çok fazla alimin olmadığını” vurgulamaktadır.

Hanciç’in en iyi öğrencisi olan Busulaciç, hocasının ölümü için “Hanciç, bu toprakların İslami aydınlanması için sadece yazılı ve matbu eserlerini değil, aynı zamanda İslami camianın hizmetine birçok öğrencisini de bırakmıştır. Hanciç’in manevi mücadelesi ve kültürel-toplumsal hayalleri çevresi tarafından yeterince takdir edilmedi. O, kendi varlığını tamamıyla İslam ümmetinin düzelmesine adadı ve izlenmesi gereken yolu da açıkça belirtti. Ölümüyle nasıl bir zorluğun bizleri beklediğinden haberdar değiliz. Bizleri bugünkü zor halimizde bıraktı, yarın onsuz bizi beklemekte olan zorluklardan zaten bihaberiz.” Satırlarını kaleme almıştı.

Kısa ahir ömründe, en büyük hissesi geriye bıraktığı talebeleri idi. Bu talebeler hocalarının yolundan gitmeye devam ettiler. Talebesi Feyzullah Efendi Hacibayric mutasavvıfları yetiştirdi. Mustafa Busulaciç bir çok mütefekkire rehber oldu. Ömrü Faşist ve Komünistlerin zulmüne karşı ve materyalist felsefecilerin Müslümanların akıllarını bulandıran çarpık modern söylemleriyle mücadele ile geçti. Aliya İzetbegovic gibi, Bağımsız Bosna Hersek mücadelesine liderlik edecek ve fikirleriyle dünya da farklı din ve kültürlerde yer alacak şahsiyetlerin, görüşlerine zenginlik kattı. Bununla birlikte Hadis ilminde mahir olan Abdullah Ayni Buşatlic ve Cumhuriyet dönemi Türki’yesin de İlahiyat Fakülteleri kürsüleri kurmasında etkin ve Hadis alanında yetkin Muhamed Tayip Okiç gibi talebelerin ilham kaynağı oldu.

Kasım Dobraça Efendi

Bosna’nın Rogatica şehrinde 1910 senesinde doğdu. Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Medresesi ve Şeriat Kadılık Okulu’ndan mezun oldu. El-Azhar’daki ilim tahsilinin akabinde 1935’de Bosna’ya döndü. İlk olarak devlet okullarında din öğretmenliği yaptıktan sonra Saraybosna Kız Medresesi ve Gazi Hüsrev Bey Medrese’sinde muallimlik yaptı. Hakeza, Mostar Gimnaziya’sında hocalık ve Gayret Vakfının öğrenci yurdunda da belletmenlik yaptı. Dobraça Efendi iyi bir vaiz olarak bilinmekteydi. Bir dönem Gazi Hüsrev Bey Camii’nin daimi vaizi olarak görev yaptı. Aynı şekilde “seyyar vaiz” unvanıyla Bosna Hersek’in farklı şehirlerinde vaizlik yapmıştır.

Mehmed Hanciç hayattayken, Dobraça Efendi El-Hidaye’nin başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Vefatının ardında başkanlık görevi kendine verildi. Hanciç Efendi kendisine topluma önderlik eden, arif şahsiyet olmasından mülhem “şeyh” unvanını vermişti. Herkes kendisine şeyh olarak hitap eder, ilmi ve vakarlı duruşundan ötürü büyük bir saygı gösterirdi.

1942’deki El-Hidaye Deklarasyonu (Rezolucija) Dobraça’nın kaleminden çıkmıştır. 100’ün üstünde makalesi bulunan Kasim Dobraça Arapça, Türkçe ve Farsça El Yazmaları Kataloğu I ve II; Kadiyaniler ve Ahmediyeler, ve Kötülükten Uzak Dur: Zararlı Alışkanlıklara İslami Bakış kitaplarını yayınlamıştır. El-Hidaye İlmihali’ni de Dobraça Efendi hazırlamıştır. Hakeza, İlim Yayma Cemiyetinin hazırlamayı planladığı ilmihalin hazırlanışına, Kasım Dobraça Efendi de dahil olmuştur. El-Hidaye’nin alimler halkasına sadece Yugoslavya dahilinde değil, Türkiye ve diğer İslam aleminde de büyük bir saygı vardı. ( Yılların izi Mahir İZ, S 491)

El-Hidaye kadrosundan Kasım Efendi Dobraça, Mahmut Tralyiç, Derviş Korkut ve diğer Müslüman alimler ve aydınların yargılandığı Eylül 1947 yargılamasından, Dobraça Efendi 15 yıl zorunlu çalıştırma ve 8 yıl medeni ve siyasi hak kaybı ile hapis cezasına çarptırılmıştır.
Hapishaneden çıkışının akabinde hiçbir camide vaaz vermesine dahi izin verilmemiştir. Perşembe geceleri düzenli ders verdiği Medreseta Camii’nin cemaati yetkili makamlara defalarca dilekçe vermesine rağmen izin çıkmamıştır.

1979 senedindeki vefatına kadar Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesinde el yazmalarının arasında ilmi çalışmalarına devam ettirmiştir.

Mustafa Busulaciç

Döneminin alim ve mütefekkirlerin başında gelmektedir. Kısa ömründe bıraktığı izlerden onlarca talebe yetişecektir. Mehmed Hanciç’in en iyi öğrencisi olarak görülmektedir. Bosnalı Müslümanların dönemin ideolojik hareketlerine, sosyalizme ve faşizme, katılmamaları için mücadele etmiştir. Bununla birlikte Müslümanların siyasi ve sosyal konumlarını İslami dünya görüşü ve sorumluluk bilinci üzerine temellendirmesi gerektiğini savunmuştur.

İslam “ne birinin ne de diğerinin safında yer alabilir” görüşündeydi. Ateizm ve yeni akımların gündemde olduğu modern dünyada, Müslümanların kendi teşkilatlanmalarını ve hayat tarzlarını aramaları gerektiğini savunuyordu.

Görüşleri, fikirleri ve yaklaşımları, Aliya’nın yetişmesinde ve fikir dünyasının oluşumunda önemli rol oynamıştır.Aliya İzzetbegovic’in savunduğu doğu ve batı arasındaki; materyalizm ve dindarlık eksenindeki “üçüncü yol”; Müslümanların faşizm ve komünizm kıskacına sıkıştırıldığı dönemde Busulaciç’in temellerini attığı yolun devamıdır.

Roma’da eğitimini bırakıp Saraybosna’ya döndüğü 1942 senesinde, El-Hidaye’de halkının ıslahı için yaptığı çalışmaların yanı sıra “Sovyet Rusya’sında Müslümanlar” kitabını kaleme aldı. İçinde komünizmin tutarsızlıklarını gün yüzüne seren bu kitap, 1945’de Sosyalist Yugoslavya’nın yönetime gelmesiyle Müslüman alim ve fikir insanlarının yargılanmaya başlandığı süreçte, Busulaciç’in faşist olarak damgalanmasında ve akabinde ki şehit edilmesinde ana delil olarak mahkemeye sunuldu. Busulaciç’in kurşuna dizilmesine sebep gösterilen bu kitap, Kominform Kararıyla Sosyalist Yugoslavya ve Sovyetlerin arasının açılması akabinde Komünistler tarafından Sovyetler Birliği’ne karşı kendilerini savunucu bir kaynak eser olarak kullanıldı.

Aliya’nın yanı sıra, yeni nesillerden ve döneminden çok fazla kişinin hayatına ve fikir dünyasına iz bırakmıştır. Özellikle, yazılarından insanlar fazlasıyla etkileniyordu. Genç Müslümanlar’dan Eşref Campara’nın yazılarını okuyanlar, sanki Mustafa Busulaciç yazmış sanıyorlardı. 31 yaşında şehit edilmesine rağmen arkasında birçok eser bırakmıştır: İslam Tarihinde Parlak Bir Sayfa, Sovyet Rusya’sında Müslümanlar, İslam Hukukunda İstisna Akdi Meselesi, Hz. Muhammed.

El-Hidaye Dergisinde yayınlanan eserleri: İslam Nurunun Işıkları, Hz. Muhammed’in sözleriyle amelleri arasındaki uyum, Günümüzdeki Sorumluluklar ve Onların Anlamları, Hislerimiz ve Sorumluluklarımız, Çıplaklık Kültü, Hayatımızın Yolu, Derviş Asim Korkutun En Büyük Eseri, Hoca Olarak Hanciç, La filosofia delgi Arabi nel suo flori (takriz), Avrupalıların eleştirisi ışığında Hz. Muhammed (Takriz) Müslüman bayramları ve Takvim (takriz).

Genç Müslümanlar

El-Hidaye, hareketin hedeflerine ulaşmak için gençlik kolu kurma planı, 1936’daki tüzüklerinin 4. maddesinde “Müslüman gençleri dini-eğitimsel dernekler etrafında örgütleyerek” şeklinde belirtmiştir.
Genç Müslümanlar’ın El-Hidaye’nin gençlik kolu olarak kurulduğu 1942 senesinde, Hanciç Efendi ilk başkanı olarak Kasım Dobraça’yı, akabinde kısa bir süre Mustafa Busulaciç’i görevlendirmiştir.
Kasım Dobraça, El-Hidaye dergisinin kuruluşuyla ilgili kaleme aldığı yazısında, Genç Müslümanların, bütün İslam tarihi boyunca aranan, erdemli, davası için çalışan gençlerden oluştuğunu, “Gençlerimizin “Genç Müslümanlar” çatısı altında birleşmesi ve örgütlenmesi, her şeyden önce onların yüksek ve asil İslam düşüncesine duydukları coşkuyu yansıtmaktadır. Sadece bunun şuurunda olan, ileri seviyede İslami öğretilere ilgi duyan ve çoşkulu olanlar, bu gurur verici Genç Müslüman ismini taşıya bilir ve “Genç Müslümanlar” saflarımıza katılma hakkına sahiptir” dile getirmiştir.

Genç Müslümanlar teşkilatının temel prensiplerini sıralandığı yazısında, teşkilat üyelerinde olması gereken erdemli hasletlere değindikten sonra, şu şekilde bitiriyor:“Bizim yolumuz, “Genç Müslümanların” yolu her zaman kolay ve korunaklı değildir. Zararlı otların sık sık temizlenmesi ve engellerin üstesinden gelinmesi gerekecektir. Genç Müslüman bunun farkındadır ve mücadeleye ve çalışmaya hazırdır. Genç Müslüman’ın Sloganı: ‘İslam yoluyla mücadele, çalışma ve ilerlemedir. Ve onun koruyucusu ve desteği Rab’in Kuran’ındaki şu sözüdür: “Yeise kapılmayın; Gerçek Müslümanlarsanız her zaman kazanacak olan sizsiniz!”

İdealist bir yapısı olan Genç Müslümanlar, Yugoslavya genelinden öğrencileri çatısı altında toplanmaktaydı. Sadece İslami ilimler alanından gençleri değil hukuk, tıp, ziraat, ekonomi ve felsefe bölümlerinden de öğrencileri içine çekmekteydi. Komünistlerin şehit ettiği Genç Müslümanlar’ın 13 şehidine bakıldığında: Esad Karacozoviç (27) Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden, Mustafa Busatliç (31) Roma Şarkiyat Enstitüsü’nden, Asaf Serdareviç (25) Belgrad Ziraat Fakultesi’nden, Nuridin Gacgiç (23) Saraybosna Mesleki Lisesi’nden, Sakip Nişiç (20) Gazi Hüsrev Medresesi’nden, Osman Krupaliya (23) Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nden, Asım Çamciç (29) Yüksek İslam Şeriat-Teoloji Okulu’ndan, Fikret Ploça (20) Saraybosna Hukuk Fakültesi’nden (bitirmeden şehit edildi), Ömer Kovaç (17) Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nden (4. sınıftayken şehit edildi), Hasan Biber (30) bilgiye ulaşılamadı, Halid Kaytaz (24) Viyana Hukuk Fakültesi’nden, Nusret Fazlibegoviç (22), Saraybosna Tıp Fakültesi’nden ve Ömer Stupats (22) Ticaret Meslek Lisesi’nden mezun oldu.

Kasım Dobraça’nın manifestosunda değindiği mücadele ruhu ve teşkilatın samimi çizgisi gençlerin arayışta oldukları ilmi aksiyon ihtiyacını karşıladıkları bir yerdi.

Sosyalist Yugoslavya’nın yönetime gelmesiyle El-Hidaye ile birlikte kapatılan Genç Müslümanlar, gayri resmi olarak çalışmalarını yürütmeye devam ettiler. Şehit edilenlerin yanı sıra çoğu hapsedildi. Zenica hapishanesinin müdürü Gojko Latinoviç 15 Ocak 1956’da imzaladığı bir belgede, 1947’den o tarihe kadar çoğu aydın olmak üzere 148 hükümlü olduğunu belirtmektedir. Tutukluların çoğu, üniversite ikinci ve üçüncü sınıf öğrencileriydi. Hapishanedeyken ilim tahsillerine devam etmiştirler. Özellikle hapishane sürecini yabancı dil öğrenmek için kullandıkları bilinmektedir.

Genç Müslümanlar, çalışmaları ve aktiflikleri bakımından 3 gruba ayrılmaktadır: Saraybosna, Mostar ve Zagreb kolu/ Bu kolların doğuşu şu şekilde olmuştur:
1946’da Genç Müslümanlar Teşkilatının Saraybosna ekibinin bir kısmı şehit edilip, diğer kısmı hapsedilince, Mostar kolu gayri resmi çalışmalarına devam etmeye başlamıştır. Üniversite eğitimi için Zagreb’e giden Asaf Serdareviç de, 1946 senesinde oradaki Genç Müslümanlar üyeleriyle Zagreb kolunu kurdu. Mostar kolu en radikal, Zagreb kolu en liberal, Saraybosna kolu ise en rasyonel grup olarak değerlendirilmekteydi.

Genç Müslümanlar, El-Hidaye dergisinin neşriyatlarında da aktif görev almaktaydılar. Hanciç Efendi, El-Hidaye dergisinin son sayfalarını Genç Müslümanlara tahsis etmişti.
Genç Müslümanlar, 1991 senesinde dernek olarak yeniden kuruldu ve hizmetlerine bugün de devam etmektedir.

El-Hidaye Deklarasyonu (Resolucija)
Mihver devletlerin Yugoslavya’yı işgali sonrası Nisan 1941’de Bağımsız Hırvatistan Devleti (NDH) kuruldu. Yeni kurulan Ustaşa yönetimi, Nazilerin uyguladığı soykırım politikalarının benzerini bölgedeki Sırp, Yahudi ve Romenlere karşı gerçekleştirdi. Açılan toplama kamplarında, alt sınıf olarak görülen bu etnik gruplar hapsedilip, katledilmeye başlandı.

Bahsi geçen dönem, Boşnak tebaa için de sarsıntılı bir süreçti. Çentikler Doğu Bosna’da Müslümanları katlediyordu. Boşnakların bir kesimi kendini Bağımsız Hırvatistan Devleti’nin parçası olarak görürken, diğer bir kesim de Çentiklerin arasında kendilerine yer vermekteydi. Bir başka gurupta Boşnaklara bir özerklik sağlanması karşılığında Nazi Almanya’sının yanında kendisini konumlandırıyordu. Bu vahim durumun başlıca sebebi Boşnakların siyasi bir temsilcileri ve kurumlarının olmamasındandır.

Böylesine kaotik bir dönemde, kendi can, hak ve hürriyetlerinin tehlikede olduğu bir dönemde, El- Hidaye Deklarasyonlarını yayınlayarak kendi dininden ve görüşünden olmayanların zulmüne bir baş kaldırış gerçekleşmiştir. Zulme karşı duruşun mimarları Mehmed Hanciç, Kasim Dobraça ve Muhammed Foçak’tır.

Boşnak Müslümanlar, El Hidaye deklarasyonunun yayınlanmasıyla kendi varoluşsal bekalarını tehlikeye atmışlardır. Ayrıca Boşnaklar, Nazi rejiminin bütün Avrupa’yı sarstığı bir dönemde, yayınlanan bu deklarasyon ile dünya tarihinin en büyük katliamlarından birini yapmış bu mezkur ordunun Boşnak milletine karşı bir soykırımı ajandalarına ekleme riskini de göze almıştır. Bu izzetli duruşun arkasında El-Hidaye Cemiyetinin üzerine bina olunduğu temellerden birisi olan her durumda adaleti üstün tutma fikri yatıyordu. Bu girişim Müslüman ulemanın, aydınların ve dahi tebaanın, ilim halkalarının kendilerini pasifleştirmemesi, ilim ve eylem terazisini iyi ayarlayarak gerekli zaman ve yerlerde seslerini yükseltmelerinin gerekliliğini ve önemini de ortaya koymuştur. Mamafih, el-Hidaye’nin kıvılcımıyla başlayan bu ihtar, art arda farklı şehirlerde yükselen tepkilerin habercisiydi. Bu tepkiler zulme karşı direnişin ayak sesleriydi. Akabinde, sırasıyla; Priyedor, Mostar, Banyaluka, Biyelina, Tuzla, Zenica, Bosanske Dubitse ve Bugoyna şehirlerinde de deklarasyonlar yayınlanmaya başladı.

El-Hidaye Deklarasyonunda imzaları olan 108 kişinin belli bir kısmı ilahiyat kökenli olmakla birlikte tabip, edebiyatçı, hukukçu, mühendis gibi farklı branşlardan geniş bir sınıfında destekleriyle yayınlanmıştır. Bu da, El-Hidaye’nin farklı disiplinlerde mütehassısları bünyesinde barındırdığını ve dönemin çoğu ehil entelektüel ve bilim insanının teşkilatlanmada görev aldığını göstermektedir.

SONUÇ

El-Hidaye Hareketi, Yugoslavya Krallığı döneminde Boşnak Müslümanların üzerinde artan baskı ve asimilasyon projelerine karşı, Müslüman âlim, ulema, entelektüel ve bilim insanları tarafından kurulan antifaşist ve antikomünist bir teşkilattır.

El-Hidaye cemiyeti, Bosna Hersek tarihine bakıldığında “tek tam örgütlü ve etkin Boşnak entelektüel güç” olarak değerlendirilmektedir.

El-Hidaye’nin en büyük katkısı Doğu-Batı, Sosyalizm-Faşizm, Materyalizm-Dindarlık gibi ikilemler arasına sıkışmış Boşnakların kendi yollarını bulmalarını sağlamasıdır. Avrupalılık ve Müslümanlık arasındaki bağı en temiz ve sahih şekilde kurmuştur.

Boşnak/Müslüman tebaaya yapılan zulümlere seslerini yükseltmekle kalmayıp, Sırp, Yahudi ve Romenlere yapılan katliamlara karşı da en net tepkiyi gösteren teşkilattır. Bu konu el-Hidaye Deklarasyonu bölümünde detaylıca tartışılmıştır.

El-Hidaye teşkilatı, liseden, üniversiteye kadar birçok gencin buluşma noktası olmuştur. Gençleri de bünyesinde bulunduran teşkilatın üye sayısı 1000’in üzerindeydi. Bilhassa gençlerin bu yapıda yer almasında Mehmet Hanciç Efendi (32 yaşında), Kasım Dobraça Efendi (28 yaşında) emeği büyüktür. Bu âlim ve muallim şahsiyetler yaşantıları, eserleri, mücadeleleri ile gençlerin rol modelleri olmuştur.

Son olarak belirtmeliyiz ki; Bosna Hersek ve Balkanlar’da Osmanlı sonrası âlim ve ariflerin yetişmesinde ve Müslümanların kimliklerine sahip çıkmasında, El-Hidaye Hareketi büyük öneme sahiptir. El Hidaye hareketi ve dergisi 1945 senesinde kapatılmış olsa da, zamanında gençlik teşkilatı olarak kurdukları “Genç Müslümanlar” hâlâ günümüz Bosna Hersek’inde bırakılan mirasın izinde çalışmalarını yürütmeye devam etmektedir. Ayrıca bugün El Hidaye Teşkilatından ilham alarak, aynı gayede çalışmalarını sürdüren onlarca kurum ve kuruluşta mevcuttur.

Rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Yazıyı paylaş

Önerilen Haberler

Beğenebileceğiniz Yazılar
Önerilenler

DİPLOMATİK SÖZLÜKGayri Resmi Diplomasi (İnformal Diplomacy)

Arlinda ISMANIUluslararası ilişkiler alanında toplumlararası diplomasi niteliğinde Track Two...

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda son durum

Dünya gözlerini Gazze'ye ve İsrail’e çevirmiş durumda. Ancak 622...

Belçika Başbakanı Alexander De Croo’dan İsrail’e saldırıları durdurma çağrısı geldi

Belçika’da hükümet, İsrail’in Filistin’e karşı orantısız güç kullandığını ve...

Yüzyılın Parlayan Yıldızı: Türk Devletleri Teşkilatı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan "21. Yüzyılın Parlayan Yıldızı:...