1 yıl aranın ardından yeniden Irak’tayım. Uzun yıllardır kendini
işgallerin, iç savaşların, mezhep çatışmalarının ve siyasi krizlerin
içerisinde bulmuş bu ülkede aklımdaki birçok soruya cevap bulmaya
çalışıyorum.
Irak’a her gittiğimde kendimi gelişmemiş bir Orta Doğu ülkesinin
içerisinde bulmakla birlikte ülkenin altyapı, belediyecilik hizmetleri,
sağlık, ulaşım ve şehircilik anlamında bir adım dahi ileriye
gitmediğini gözlemliyorum.
Dikkatimi çeken en önemli sorunlardan birisi; Kerkük, Kerbela, Necef
ve Bağdat gibi şehirlerde vatandaşlara tam anlamıyla elektrik
hizmeti verilememesi. Gün içerisinde birkaç kez elektrik kesintileri
yaşanıyor ve bu durum Iraklıların tüm işlerini olumsuz etkiliyor.
Bu ülkede yıllardır hiç değişmeyen bir diğer sorun ise birçok şehrin
bakımsız kalmaya devam etmesi. Toplanmayan çöpler, çözülmeyen
altyapı sorunları ve belediyecilik hizmetinin yetersiz seviyede
kalması; kötü kokuların yanı sıra birtakım sağlık problemlerini de
beraberinde getiriyor.
Tüm bunlarla birlikte şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Irak’ta
siyasi olarak dengeler çok hızlı değişiyor ve insanlar kendilerini
sürekli yeni bir kargaşanın içerisinde buluyor. Yazının başında
belirttiğim soru işaretlerinden en büyüğü Irak siyasetinin son 20
yılına damga vurmuş Şii lider Mukteda es Sadr.
“MUKTEDA’YI GERÇEK ANLAMDA ANLAYAN HER IRAKLI ONUN
YANINDA YER ALIR”
Irak tarihinin önde gelen dini liderlerinden biri olan ve Şubat
1999’da bir faili meçhul suikast sonucu öldürülen Muhammed Sadık
es Sadr’ın oğlu Mukteda es Sadr, ABD’nin 2003 yılındaki işgalinden
bu yana ülke siyasetinde önemli rol oynuyor.
2003 yılında Mehdi Ordusu adı ile bir askeri birim kuran Mukteda;
ABD askerlerine karşı savaşmış, ülke içinde ve ülke dışında isminden
fazlasıyla söz ettirmeyi başarmıştı.
Sadr en büyük başarısına ise Ekim 2021’de
yapılan seçimlerde ulaştı. Sadr bu seçimlerde 72
milletvekili çıkartarak birinci olmayı başarmış,
daha sonrasında ise Irak kriz üzerine kriz
yaşamıştı. Sadr’ın hükümeti kurmak için İran’a
yakınlığıyla bilinen partilerle birlikte hareket
etmeyeceğini açıklaması, ülkeyi uzun bir süre
siyasi olarak çıkmaza sokmuştu.
Daha sonrasında Sadr siyaseti bıraktığını
duyurmuş, seçilen tüm milletvekilleri de
görevlerinden istifa etmişti. Bu süreçte Sadr
yanlıları defalarca Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye
gitmiş ve yaşananları protesto etmişti.
Mukteda es Sadr’ın taraftarlarının son dönemde
hızlı bir şekilde artmasının başlıca nedenlerinden
biri; ABD ve İran’ın ülkeleri üzerindeki
faaliyetlerinden dolayı Iraklıların rahatsızlığı.
2003 yılından bu yana ABD’ye karşı sert tavrı ile
bilinen Mukteda, bir Şii lider olmasına rağmen
2020 yılından bu yana İran’a da mesafeli ve
olumsuz yaklaşıyor. ABD’yi de İran’ı da Irak’ta
görmek istemediklerini söyleyen Mukteda; Şii ve
Sünni grupları tam bağımsız ve özgür Irak
fikrinde bir araya getirmeyi başarıyor.
Irak’ta 2 hafta içerisinde ziyaret ettiğim her
şehirde Mukteda es Sadr ve babası Muhammed
Bakır es Sadr’ın birçok yere asılmış posterleri
karşılaştım. Açıkçası bu garip ama çok da
şaşırmadığım bir durumdu. Gittiğiniz her
şehirde, caddelerin ve sokakların en göze
çarpan yerinde sizi karşılayan bir
cumhurbaşkanı, başbakan ya da siyasi parti
lideri değil; Temmuz 2022’de siyaseti bıraktığını
duyuran ve o günden bu yana çok fazla
konuşmayan bir dini liderdi.
Ancak bu ülkede son 20 yılda yaşanan ABD’nin
işgalini, İran’ın uçsuz bucaksız siyasi ve askeri
faaliyetlerini ve meydana gelen onca mezhep
çatışmasını göz önüne getirdiğim zaman
Iraklıların Mukteda’ya artan sempatisini
anlayabiliyordum.
Iraklıların yüzüne baktığınızda savaşların
yorgunluğunu ve geri kalmışlığın bıkkınlığını
gözlerinde fark edebiliyordunuz. Mukteda es
Sadr’ın bağımsızlık yanlısı duruşu ve yeni bir Irak
vaadi, onlar için farklı bir umudu temsil ediyordu.
Bir Kerküklü Türkmen ile Mukteda üzerine sohbet
ederken en dikkat çeken cümlesi şu olmuştu:
“Mukteda es Sadr’ı gerçek anlamda anlayan
onun yanında yer alır. Anlamayan ise onunla ilgili
her şeyi anlamsız görür.”
Mukteda es Sadr’ın Irak’ın en önemli dini lideri
Ayetullah Sistani ile ilişkisinin nasıl olduğu ile
ilgili de bazı Türkmenlerle konuşma imkanı
buldum ve birbirinden farklı yorumlarla
karşılaştım. Mukteda’nın Sistani ile arasının iyi
olmadığını söyleyen de vardı, bir zamanlar iyi
olmasa da aralarının düzeldiğini söyleyenler de.
Son yıllarda bu konuda herhangi bir olumsuz
haber görülmediği için iki liderin arasının iyi
olduğu düşüncesi daha ağır basıyor.
MUKTEDA ES-SADR SİYASETE GERİ
DÖNEBİLİR
ABD ve İran karşıtı açıklamaları, tam bağımsız ve
özgür Irak yaklaşımı, Tahran yanlısı tüm siyasi ve
askeri gruplara mesafeli tavrı, milyonlarca Iraklıyı
yanında toplamayı başaran politikaları ve uzun
zamandır ülkede kendisinden söz ettirmeyi
başarabilmiş siyasi tavrı nedeniyle Mukteda es
Sadr Orta Doğu siyasetine damga vurmuştu.
Bu nedenle Irak gezimde en çok onunla ilgili
gelişmelere ve sürece odaklandım. Her ne kadar
siyasetten tamamen geri çekilmiş ve mecliste
hiçbir milletvekili kalmamış olsa da ülkenin birçok
yerinde Sadr’ın etkisi artarak devam ediyor.
Sağlık, eğitim, ulaşım, altyapı ve diğer birçok
alanda oldukça geride kalmış bu Orta Doğu
ülkesinin yeni bir umuda ihtiyacı var. Iraklı Şiilerin
çoğunluğu o umudu gözlemlediğim kadarıyla
Sadr’ın hareketinde bulmuş.
Irak’ta Muhammed Şiya es-Sudani’nin başbakan olmasının ardından siyasi
krizin sona erdiği ve ülkenin özellikle son aylarda dış politikada önemli adımlar
attığı bir gerçek. Ancak halk ile konuştuğunuzda hiç kimse uzun yıllardır
hükümete gelenlerden memnun değil.
Halk; Nuri el-Maliki, Haydar el-İbadi, Mustafa el-Kazımi ve Muhammed Şiya
es-Sudani gibi başbakanların yanlış politikalar izlediklerini, petrol gelirini
kendilerine eşit bir şekilde dağıtmadıklarını ve Irak’ın gelişmesi için
çalışmadıklarını düşünüyor.
Önümüzdeki dönemde Irak’ta Mukteda es Sadr’ın yeniden siyasete dönmesi
ve iktidar olması benim için sürpriz olmaz.
IRAK’TAKİ TÜRKMENLER VE TÜRKİYE
Irak ziyaretim sırasında Kerkük’e her uğradığımda kendimi çok büyük bir
şaşkınlık içerisinde buluyorum. Türkiye’den geldiğimizi ve Türk olduğumuzu
öğrendiklerinde ellerinde ne varsa hepsini döküyorlar önümüze.
O kadar sıcakkanlı, samimi, yakın ve dürüst insanlar ki bu zamanda nasıl bu
kadar iyi kalabilirler diye düşünüyorsunuz. Türkçe konuşuyorlar ve net bir
şekilde anlayabiliyorsunuz. Dillerini, kültürlerini, köklerini, geleneklerini asla
kaybetmemişler, kaybetmemekte de ısrarcılar.
Size olan yakın davranışlarında ve hizmetlerinde en ufak sahtelik bulamazsınız.
Konuştukları zaman gözlerinin içi gülüyor, sanki daha yeni değil de uzun yıllar
önce tanışmışsınız. Hiçbir şekilde yabancı hissettirmiyorlar size o topraklarda.
Sizi evinde misafir etmek, ağırlamak ve size hizmet etmek için birbirleriyle
yarışıyorlar adeta. Hiçbir karşılık beklemeksizin onların bu yaklaşımı insanı
fazlasıyla duygulandırıyor.
Dünyada hiç kuşku yok ki gezilecek, görülecek ve keşfedilecek yüzlerce,
binlerce yer var. Irak’tan daha güzel de onlarca, yüzlerce ülke var. Ama insanın
ne kadar güzel ve özel bir varlık olduğunu görmek ve sonuna kadar bunu
yaşamak için bir gün mutlaka bir Kerküklü Türkmenin evine misafir olmak
gerekir düşüncesindeyim.
Gözleri, kulakları, akılları ve kalpleri sürekli Türkiye’de. Ülkemizde yaşanan
gelişmeleri ve gündemdeki olayları çok yakından takip ediyorlar. Türkiye’yi bir
dış ülke ya da yabancı bir unsur olarak değil; kendi vatanları, memleketleri ve
evleri olarak görüyorlar.
Ancak burada belirtmek durumundayım ki son 10 yılda Irak’ın kuzeyindeki
gelişmeler ve DEAŞ terör örgütü başta olmak üzere yaşadıkları birçok sorunda
Türkiye’den gerekli destekleri göremediklerini ve yalnız bırakıldıklarını
düşünüyorlar.