Sunuş

Prof. Dr. Salih KESGİN

Genel Yayın Yönetmeni

... Anne! Babamı bir kez daha görebilecek miyim?
Yoksa, yoksa kıyamete kadar bir daha göremeyecek miyim?
Yoksa annemin gözyaşları, kıyamete kadar akacak mı? Baba neredesin! Neredesin!
Topraklarımız işgal ediliyor, Filistin’in çiçekleri koparılıyor,
Babamı hiç öpmedim, güneş doğduğundan beri...
Her sabah çocuklarını öpen babalar! Her sabah çocuklarını öpen babalar!
Çok şey mi istiyorum?
Utanın... Utanın... Utanın...
Babamı istiyorum... Babamı istiyorum... Babamı istiyorum...”
(Filistinli Bir Kız Çocuğunun Haykırışı – 2002)

Bir asırdır Filistin’de yaşananlar; coğrafi bir ihtilafın ya da toprak sahipliği mücadelesinin değil esasen bölgede zorla tesis edilen bir inanç ve kimlik ayrışmasının yansımasıdır.

Bu ayrışmaya dair ve Filistin’de, Gazze’de yapılan saldırıların mahiyetine ilişkin ne kadar stratejik tahliller yapılırsa yapılsın hepsini açıkta bırakan acı bir gerçekle, bir insanlık dramıyla karşı karşıyayız. “Çölün kıyısında, Mısır yolu üzerinde büyük bir şehirdir, Gazze. Mutlaka görülmesi gereken büyük bir eser olarak bu beldede Halife Ömer adına yapılmış Gazze Büyük Camii vardır.” ifadeleriyle onuncu yüzyılın meşhur coğrafya âlimi Makdisî (v.390/1000) tarafından tasvir edilen Gazze, bugün bütün insanlık için turnusol kağıdı işlevini taşıyor.

7 Ekim’den bugüne, yaklaşık yirmi yıl evvel üniversite öğrencilik yıllarımızda Filistinli bir kız çocuğunun kalbimize kazınan ve yukarıda aktardığım, “Üridu ebî (Babamı istiyorum)” seslenişinden ve “Ârrun aleyküm (Kendinizden utanın)” çağrısından bugüne ne değişti hayatımda diye kendimi hesaba çekerken vardığım acı netice, maalesef bu imtihanın kişisel hayatımda da farkında olmadığım pek çok boyutunu yüzüme çarpıyor…

On bir bini çocuk, yedi bin beş yüzü kadın olmak üzere yirmi beş binden fazla şehide, yetmiş binden fazla yaralıya ulaşan, camilerin, kiliselerin ardından hastaneleri de muhatap alan, İsrail saldırıları modern dönem insan hakları söylemlerinin ne kadar da tek taraflı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bununla birlikte dünyanın dört bir yanında organize edilen milyonlarca kişilik gösteriler hala daha halklar ve bireyler nezdinde umitvar olmamızı salık veriyor.

Bugün; yeryüzünün neresinde yaşıyor olursa olsun, erdem sahibi herkesin; yok edilmek istenenin sadece bir bölgede yaşayan, bir inanca sahip kişiler olmadığını; esasen insanlığın tâ kendisinin hedef alındığını idrak etmesi ve buna göre tavır alması asli sorumluluğudur.

Tam da bu nedenle, kalemimiz kurumuş, dilimiz yaşananları anlatmakta aciz kalmış durumda bile olsa tarihe tanıklığımızı îfa etmek ve Gazze’de bulunan al-Awdah hastanesi için İsrail tarafından verilen boşaltma emrine hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının “Burada kalacağız/Acıların bitmesi için/ Biz burada yaşayacağız/Melodiler daha güzel olacak” dizelerine kalemimizle eşlik ederek zulme karşı elimizle mücadelenin bir nişanesi olması için Nehirden Denize Kadar Özgür Filistin temalı sayımızı ilginize emanet ediyoruz.

Bu vesileyle gerçekleştirdiğimiz röportajda beraber olduğumuz gazeteci Mehmet Akif ERSOY, başta olmak üzere bu sayıda dergimize yazıları ile katkıda bulunan bütün yazarlarımıza ve derginin bütün süreçlerinde emeği geçen tüm dostlarımıza, yayın ve danışma kurulumuza yürekten teşekkür ediyoruz. En kalbi muhabbetlerimizle…

PDF'i İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Whatsapp Whatsapp